Yazmak Serüveni
“Yazar, ölümüyle birlikte, kendisini güya ölümsüzleştirecek yazılarıyla hiçbir bağının kalmayacağını bilmiyor mu? Bilmez olur mu? Yazılarımızı kendinizle birlikte sonsuz boşluğa armağan ederek bu dünyadan çekip gideriz.”
Faruk Duman’ın yeni yapıtı ‘Yazmalı Defter’den (Alakarga Yayınları) alıntı. Duman’ın yeni yapıtını çok severek okudum, bir yandan da hem yazarla hem kendimle boyuna tartıştım. Yazmak serüveni üzerine kırk üç bölümlük bir deneme, yalnızca yazı sanatlarıyla sınırlı değil. Sanki var oluş sorunlarımız da birer ikişer çıkageliyor, bölümlere serpişiyor.
Yolun başındayken niçin yazdığımızı pek sorgulamayız. Ya da, söyle diyeyim: Ben sorgulamamıştım. Tek isteğim, tek ülküm yazmak, yazar olmaktı, Gel gelelim sonraları durum değişti: “Niye yazıyorum?” ortaya çıktı; ardından da nasıl yazmalıyım?..
Faruk Duman bu iki soruyu çoğullaştırarak, dünya edebiyatından, bizden örneklerle zenginleştirerek yanıtlıyor. Açık seçik yanıtlar değil; her an yazarın, Duman’ın yeni sorulara yol alan kaygılarını alımlıyoruz. Öyleyken okurla kitabın yazarı arasında sessiz bir iletişim kuruluyor. ‘Yazmalı Defter’ okurdan katkı bekleyen o ender kitaplardan, okuru da yazmak eylemine handiyse katıyor.
Faruk Duman’ın birçok saptayımı, gözlemi enikonu etkiledi. Ama çok dokunanı -başka türlü tanımlayamıyorum- şu oldu: “Yazmak, köşeye sıkışmış insanın tepkisidir,” Elliyi aşkın yıl boyunca, yalnızlıktan kurtulabilmek için yazıya sığındığımı sanmıştım. Olup bitenin, sıkışmış insanın tepkisi olabileceği aklımdan geçmemişti.
Şimdi, kaç gündür, “Sıkışmış, kıstırılmış insan!” diyorum…
Yazan: Selim İleri
Kaynak: Hürriyet Kitap Sanat (22 Aralık)